
Mevcut hükümet sisteminde vatandaşları doğrudan ilgilendiren hükümet etme yetkileri cumhurbaşkanı ve başbakan arasında paylaştırılmaktadır yani çift başlıdır. Yürütmenin başlarının halk oyuyla göreve geldiği düşünüldüğünde; taraflar arasında hem siyasi meşruiyetleri hem de güçlü yetkilerin neden olduğu bir çatışmanın ve gerilimin yaşanması kaçınılmazdır. Siyasi geçmişimizde Atatürk-İnönü, Demirel-Çiller, Özal-Akbulut, Sezer-Ecevit arasında yaşanan siyasi krizlerin sebebi de söz konusu çift başlılığın getirdiği çatışmalar olmuştur.
Bir mahallede bir muhtar, bir şehirde bir belediye başkanı, bir ilde bir vali, bir şirkette bir genel müdür varken; ülke yönetimi söz konusu olduğunda icra yetkisi maalesef iki başlı olacak şekilde düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin kuşkusuz vesayet sisteminin milli iradeyi sınırlandırmak üzere planladığı çok açıktır. Fakat bu durum; demokrasinin gelişmesine müsaade etmemiş, milletin devletten beklediği hizmetler zayıf hükümetler sebebiyle etkin ve verimli bir şekilde gerçekleşememiştir.
Tek başlılığın ve başkanlık sisteminin başarısı açısından belediye yönetimi pratikleri ciddi bir örneklik teşkil eder. Belediye başkanları belediye meclisi üyeleri tarafından seçilirken, 1963 yılında belediye başkanın halk tarafından seçilmesi usulü getirilmiştir. Belediye seçimlerinde meclis üyeleri ayrı belediye başkanı ayrı seçilmektedir ve başkan belediye hizmetlerinin icrasında ‘tek başlılık’ esasına dayalı olarak faaliyet göstermektedir. Bu açıdan belediyelerde bir tür başkanlık sistemi uygulandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Belediye yönetiminde cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine benzer şekilde, meclis üyeleri ve belediye başkanı ayrı ayrı, aynı gün ve 5 yıllığına seçilmektedir. Bu durumda seçmen, belediye başkanına ve meclis üyelerine oy verirken farklı siyasi partiler üzerinden seçim yapabilmektedir. Seçmen belediye başkanına oy verirken A Partisini, meclis üyeliklerinde ise B Partisini tercih edebilmektedir. Ülkemizde meclis üyesi çoğunluğunun farklı siyasi partiden, belediye başkanın başka partiden seçildiği örneklere rastlamak mümkündür. Burada temel amaç bir anlamda yasama yetkisini kullanan meclisi yürütme yetkilerini kullanan başkandan ayırmak ve her organın kendi vazifesini hızlı, etkin ve yüksek performansla sağlamasına katkı sunmaktır. Gerçekten de kamu kurumları içerisinde vatandaşa doğrudan ve en hızlı hizmetleri sunan birimler belediyelerdir. Çünkü belediye başkanı, yürütme yetkisini hukukun ve meclisin kararlarıyla sınırlandırıldığı bir alanda tek başına hareket edebilme imkanına sahiptir. Hizmetler de çok etkin ve verimli bir şekilde icra edilmekte, özellikle bürokratik engel sorunu yaşanmamaktadır.
Yine cumhurbaşkanlığı sisteminde bütçeyi yürütme kuvveti olarak cumhurbaşkanı teklif etmekte ve meclis onaylamaktadır. Aynı şekilde belediye yönetiminde de belediye başkanı yürütmenin başı olarak, seçmene vadetmiş olduğu plan ve programa özgülenen bütçesini hazırlamakta ve meclis onayına sunmaktadır. Belediye başkanına siyasi ve idari performansını doğrudan etkileyecek olan hizmetlerin bütçesini hazırlamak konusunda güçlü bir inisiyatif sunulmaktadır. Halk tarafından yetki verilen bir kişiye, bu yetkisini kullanması için gerekli bütçeyi hazırlama hakkının verilmesi kadar doğal bir şey olamaz. Çünkü halk, tüm belediye hizmetlerinden birinci derecede sorumlu olarak belediye başkanını görmektedir ve başarısızlığı halinde sandıkta gereken denetimi bizzat yapmaktadır. Mevcut sistemde hükümetler, göreve meclisin güvenoyuyla gelmekte, hükümetler zaman zaman gensoru imkanıyla görevden uzaklaştırılma riskiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Başkanlık sistemlerinde ise güvenoyu ve gensoru denetim imkânı doğrudan halk tarafından seçimler yoluyla sağlanmaktadır. Bu açıdan başkanlık sistemleri parlamenter sistemlere göre çok daha demokratik ve katılımcı bir özellik gösterir. Belediye yönetimlerinde de belediye başkanı doğrudan halka karşı sorumlu tutulmaktadır ve belediyeler demokratik meşruiyetleri mevcut ulusal hükümet sistemine kıyasla çok daha güçlüdür.
Belediye yönetimlerinde belediye meclislerinin temel görevi şehri ilgilendiren temel ve esaslı kararları almaktır. Yürütme gücü olan başkan da meclisin belirlediği çerçeve ve sınırlarda icrai yetkisini kullanmaktadır. Örneğin belediyelerin en önemli faaliyeti olan imar yetkilerinin esası olan planları onaylayan, komisyonlar marifetiyle denetleyen yer belediye meclisleridir. Yine belediye birimlerinin çalışma yönetmelikleri gibi kurumsal yapısını belirleyen yasal düzenlemeleri de yine meclisler yapmaktadır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tek adamlık getireceği yönünde ki eleştiriler dikkate alındığında, meclisin etkisizleşeceği iddiasının geçersizliğini yine belediye yönetim pratiklerinde görmek mümkündür. Belediye başkanları halk tabiriyle bir adam asmaz bir de para basmaz olarak tabir edilen yetkilerine rağmen, tek adamlık imajı oluşturacak marjinal bir yönetim sergilemezler. Çünkü meclisin denetim imkanları, kamuoyu ve sosyal iletişim imkanları belediye başkanlarını karar alırken ve uygularken sürekli olarak teyakkuzda olmasını, uygulamalarında dikkat ve titizlik göstermesini gerektirmektedir.
Belediye başkanlarının 5 yıl boyunca görevde kalmaları, belediyenin faaliyetlerine uzun vadeli planlar yapmaya ve sürdürülebilir gelişmeye ciddi katkı vermektedir. Bu durum belediye hizmetlerinde istikrarı sağlayan en önemli imkanlardandır. İstikrarı etkileyen bir diğer husus, belediye başkanın seçim akşamı kesin olarak belirlenmesidir. Belediye başkanları parlamenter sistemlerde olduğu gibi meclisin güvenoyuyla göreve gelmezler ve bu sebeple ne koalisyon uygulamaları söz konusudur ne de güvenoyu alamayan hükümetlerin yürüttüğü siyasal pazarlıklara benzer süreçler belediyelerde yaşanmamaktadır.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde yürütmenin sahibi olan cumhurbaşkanı yardımcılarını ve bakanları kendisi belirlemektedir. Bu kişiler de doğal olarak cumhurbaşkanına karşı doğrudan sorumludurlar, cumhurbaşkanı performansından memnun kalmadığı kadrosunu istediği zaman değiştirebilme imkanına sahiptir. Bu sayede cumhurbaşkanının seçimlerde, ne bürokrasiyi ne de politik gerekçeleri başarısızlığın mazereti olarak kullanmasına imkan verilmemektedir. Başarısızlık konusunda halka karşı cumhurbaşkanın hiçbir mazereti kalmamaktadır. Fakat mevcut sistemde örneğin bakanlıklar belirlenirken, cumhurbaşkanın onayı ve meclisin güvenoyu gereklidir. Ayrıca bakanlar aynı zamanda siyasi kişilikler olarak milletvekili oldukları için bakanların belirlenmesinde demografik, etnik, bölge gibi birçok faktör dikkate alınmaktadır. Bu nedenle de genellikle liyakatten ziyade politik kaygılar bakanların seçiminde etkili olmaktadır. Belediyeler de ise başkanlar kendi kadrolarını kendileri kurmaktadır, belediye görev yapan bürokratları, belediye başkan yardımcılarını belediye başkanı belirlemektedir, dolayısıyla başkan, kendisiyle uyumlu bir ekip oluşturmak suretiyle başarılı icraatlar yapabilme avantajına sahiptirler.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde cumhurbaşkanı mevcut sistemde olduğu gibi meclise karşı sorumlu olan başbakan gibi değil doğrudan halka karşı sorumludur. Mevcut sistemde koalisyon dönemlerinde halka karşı hesap verilebilirlik ilkesi sağlıklı işlememektedir. Güzel işleri kendilerinden sayan iktidar ortakları yanlış işleri de diğer siyasi ortaklarına havale etmektedirler. Başkanlık sisteminin uygulandığı belediyelerde ise başarının ve başarısızlık muhatabı kesin olarak bellidir, başkan halka karşı doğrudan hesap verilebilir konumdadır.
Türkiye’de bürokrasi siyasi iktidarların başarısını olumsuz etkileyebilmektedir. Özellikle koalisyon dönemlerinde atanmışlar olarak bürokrasi, seçilmişlerin üzerinde bir vesayet oluşturabilmektedir. Cumhurbaşkanlığı sisteminde ise belediye başkanlarında olduğu gibi güçlü yürütme öne çıkmaktadır ve bürokrasi güçlü başkanların emrinde ve halkın hizmetinde görev yapmaktadır.
Başkanlık sistemine uygun olan belediye yönetimlerinde meclislerin etkinliği de iddia edilenin aksine güçlüdür. Belediye meclis üyeleri her zaman hem ihtisas komisyonları hem denetim komisyonları hem de başkanlık makamına sordukları yazılı ve sözlü sorularla ciddi bir denetim yetkisi kullanmaktadırlar. Ayrıca günümüzde sosyal medya kullanımı ve medya-iletişim imkanları sayesinde halk, doğrudan doğruya belediye başkanları üzerinde ciddi bir denetim yetkisi ve baskı gücü oluşturmaktadır. Cumhurbaşkanlığı sisteminde de aynı şekilde meclis öncelikle yapmış olduğu yasalarla, sonra da yazılı soru, meclis araştırması ve soruşturması, genel görüşme gibi imkanları olarak hükümeti yani cumhurbaşkanını denetleme imkanına sahiptir. En önemlisi yargı denetimi her halükârda önemli bir denetim imkânı olarak varlığını sürdürmektedir.
Kamu hizmetleri konusunda belediyeleri başarılı kılan şey, yürütmeye çift başlılığın değil tek başlılığın hâkim olmasından kaynaklanır. Belediye başkanları halkın ihtiyaç ve taleplerine çok hızlı ve etkin bir şekilde cevap verebilmektedir. Halkın belediye hizmetlerini diğer kamusal hizmetlerde farklı bir yerde konumlandırması ve memnuniyetinin yüksek olması; belediye başkanlarının sergilediği güçlü yürütme ve hızlı icra özelliğinden kaynaklanır. Ülkemizde hükümet sistemi tercihi olarak cumhurbaşkanlığı sisteminin kabulü halinde, hükümet olarak cumhurbaşkanları, belediye başkanlarında olduğu gibi; çok daha hızlı karar verebilecekler ve etkin icra imkanlarına kavuşacaklardır. Günümüzde hızlanan hayatın ve zamanın şartlarına aynı hızda cevap verebilecek bir hükümet sistemi anlayışının ülkemizde hakim olması için; halk oylaması sürecinde belediye başkanlarının performansları ve belediye yönetim biçimleri halkımız için sağlam bir örneklik teşkil etmektedir.
Comentários