top of page

10 Kasım

Yazarın fotoğrafı: Murat TÜRKYILMAZMurat TÜRKYILMAZ


Sayın Başkan, Kıymetli Meclis Üyeleri hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bugünlerde Cumhuriyetimizin bânisi Gazi Mustafa Kemâl’in hakka yürüyüşünün 77. Yılını idrâk ediyoruz, bu vesileyle şahsım ve gurubum adına söz almış bulunmaktayım.

Bu türden konuşmalar yaparken önümüzde her zaman iki seçenek vardır; ya zevahiri kurtaracak suya sabuna dokunmayan ruhsuz cümlelere yahut suya sabuna dokunarak kirletilmiş kavram ve algıları temizleyecek güçlü cümlelere müracaat ederiz. Ben bugün her zaman ki gibi ve bir çok arkadaşımızın bu kürsüde yaptığı gibi ikinci seçeneği tercih edecek; 10 Kasım münasebetiyle Gazi Mustafa Kemal’i tabulaştıran, onu layüsel kabul etmeye hizmet eden, onu çocuklarımıza adeta bir Süpermen gibi anlatan resmi söylemin aşırı övgü ve methiyelerini kullanmak yerine, aslında tam da bu bakış açısı ve üslubun, onu anlamanın önünde en büyük engele dönüştüğünü kısaca sizlere ifade etmeye çalışacağım.

Türkiye’de maalesef şöyle bir yanlışımız var; bir şahsiyeti, bir tarihi vakıayı ya yüceltmeci bir övgüyle yahut indirgemeci bir nefretle birlikte algılıyoruz. Bu algı, pür hissiyatla dopdolu olduğu için, değerlerimiz rasyonalitesini kaybediyor, anlamak ve anlaşılmak imkansız hale geliyor. Hele hele bu değerler, siyasetin bir manivelası olmaya müsaitse ne ala, kitleleri cüş-u huruşa getirerek bir nevi narkozla, onların aidiyetlerini güçlü ve kör bir imana dönüştürmeyi başarıyoruz, fakat bu durum bizleri sadece birbirimizden uzaklaştırmaya ve ötekileştirmeye hizmet ediyor.

Şu mahzun ülkemiz –cı, -cu yapım eklerinden neler çekti ! Sağcı, Solcu, İslamcı, Laikçi, Mürteci, Batıcı, Atatürkçü, Demirelci, Özalcı gibi kelimler bile aslında mensubiyetlerimizin fanatizmi ifade ettiğini, ideolojilerimizi, dünya görüşlerimizi üzerimizde adeta birer takım forması gibi taşıdığımızı göstermesi bakımından önemli ip uçlarıdır. Yıllar boyunca bu kelimelerin, duyguların istismarıyla, birer kullanışlı etiket vazifesini gördüğünü hangimiz inkar edebilir.

Bir Atatürkçü asla bu ülkede namaz kılmaz yahut tersinden namaz kılan birisi asla Atatürk ü sevemez türünden ötekileştirmeler yüzünden geçmişte neler kaybettiğimiz ortadadır. Artık Yeni Türkiye’de Yeni Cumhuriyet’imizde bölünmüş yürekler yerine, müşterek değerlerimizi ayrıştırıcı değil birleştirici yeni bir aksiyona dönüştürmek zorundayız. Ne Osmanlıyı yücelterek onu tartışılmaz bir dogma olarak sahipleneceğiz, ne de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü demokratik bir turnusola dönüştürüp onun bir siyasal tabu olarak kabul edeceğiz.

İlmi ve tarihi vesikaların ışığında, aklın rehberliğinde, hatasıyla sevabıyla, doğrusu ve yanlışıyla topluma mal olmuş manevi değerlerimizi ve şahsiyetlerimizi anlamamızın önünde ki suni duvarları yıkarak onları birer övgü ve yergi mercii olmaktan çıkarıp, gelecek nesillerimiz için örneklik teşkil edecek birer tecrübe ve ibret vesilesi haline getirmeyi başarmak zorundayız. Aksi halde ne siyasetimiz normalleşecektir, ne de toplumsal kutuplaşmalarımız, demokrasimizi bir münakaşa demokrasisinden bir müzakere demokrasisine dönüştürmek istiyorsak ellerimizi cebimizden çıkarmak ve tokalaşmak, tüm ön yargılarımızı, blokajlarımızı bir kenara bırakmak zorundayız.

Bugün 10 Kasım münasebetiyle aslında idrak ettiğimiz şey, şu fani dünyadan gelip geçmiş bir faniyi; bir protokol, bir ritüel, bir adet yerini bulsun diye anmak değil, bilakis bir faninin ve onun silah arkadaşlarının, şehit ve gazilerimizin milletimizin istiklal ve istikbal ufkunda verdiği o kutlu mücadeleyi bâki kılabilme teşebbüsüdür, bunu başarmanın yolu da onları bir araya getiren, toplu vuran yüreklerini zaferlerle taçlandıran vahdeti, birlik ve beraberliği tesis edebilmemizdir. Mesele, bu ülkenin beka ve var olma mücadelesinin her daim diri ve taze tutulması için bir hatırlatma, dahili ve harici ve daimi düşmanlara karşı bir güven tazelenmesi, dosta cemali, düşmana celali ihtar etme vesilesidir.

Geçtiğimiz 29 Ekim Cumhuriyet bayramı da dahil olmak üzere 10 Kasım’ı ve diğer önemli günleri bu şekliyle değerlendirmek ve idrak etmek yerine, toplumu kutuplaştıran kökleşmiş ön yargıları tetiklemek, güçlendirmek ve siyasi pozisyonları tahkim etme gayretinde olmak öncelikle bu özel günlerin kıymetine bir saygısızlık ve haksızlık olarak değerlendirilmelidir. Çünkü bu günler, milletimizin kurtuluş mücadelesinin taşlaşmış kitabeleri ve müşterek moral değerlerimizin bayraklaştığı günlerdir.

Bursa’da güzel bir habere şahitlik ettik, bir camide Gazi Mustafa Kemal için bir mevlidi şerif okundu, ikramlar dağıtıldı, bunlar güzel teşebbüsler, bu ülkede kimse insanların neyi nasıl seveceğine karışmamalıdır, Gazi ve onun emaneti olan Cumhuriyet hepimizin müşterek mülkiyetindendir, hiç kimsenin, hiçbir gurubun tasarrufunda ve tekelinde asla değildir.

Ortak değerlerimizin hatırlandığı bu kıymetli günler, hiçbir ideolojik, siyasi görüş farklılığını vurgulamadan, kimseyi ötekileştirmeden, birlikte Türkiye olma ortak paydasında bir araya geldiğimiz günler olmalıdır.

Bu vesileyle merhum Gazi Mustafa Kemal’e ve liderliğinde yürütülen kurtuluş mücadelesi şehitlerine ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyor, onurlu mücadelelerini minnet ve şükranla yâdediyorum. Onları anlamanın ve gerçek anlamda tanımanın önünde ki tüm duvarların yıkılması temennisi ile hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

 
 
 

Comments


Abone Ol

Teşekkürler

  • Black Facebook Icon
  • Black Twitter Icon
  • Black Instagram Icon

© 2023 Tüm hakları saklıdır.

bottom of page